Search
Close this search box.

DEĞİŞİMİN ACI YÜZÜ

“Değiştirebileceğimiz şeyler için güç, değiştiremeyeceğimiz şeyler için sabır diliyorum…”

Neleri aşıyoruz, neler kırılıyor, hangi noktada koç hangi noktada psikolog?Hayatta her şeyi değiştirebilecek güce sahip olduğumuz bir yanılsamadan ibaret olabilir. İçinde bulunduğumuz sosyal durum, bizi tutan alışkanlıklar, böyle gelmiş böyle gider inançlarımız ve güvende hissettiğimiz konfor alanımız hepsi bir an da çıkagelir, elimiz kolumuz bağlı; kıpırdayacak gücü kendimizde bulamayabiliriz.

Üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz olayları bir yorgan gibi üstümüze çeker, bizden daha güçlü bir kurtarıcının gelip bizi kurtarmasını bekler; kendimizi, kendimiz dışında bir kurtarıcıya teslim ederiz…

Kötü giden bir evliliğimiz vardır, farkındayızdır ‘ya çocuklar!’ deriz, ‘ailemiz, sosyal çevremiz!’ bu durumu nasıl anlatırız?

Susup sessiz kalır, bu durumu nasıl aşacağız kısmına dahi geçemeyiz.

Aynı şekilde bir çocuk düşünelim, sorunlu bir evliliğin içinde büyüyen ve zerre kadar yaşanan olayların gidişatı hakkında elinden bir şey gelmeyen…

Hatırlıyorum da; yıllar önce, okul öncesi özel bir eğitim kurumuna kızımı bırakıyordum, yarıya kadar açık bırakılmış sınıfın cam kapısında tatlı mı tatlı, heyecanlı, kıpır kıpır, beyaz tenli, güleç yüzlü, özenle taranmış kızıl saçlarıyla ve bir hayli de süslü giyinmiş tarzıyla minik bir kız çocuğu karşıladı bizi.

“Biliyor musun, babam annemi dövüyor!” diye bir an da ağzını açtı; “Ben karanlıkta gelip karanlıkta gidiyorum!” diyerek kapadı…

İlk karşılaşmamızdı… Ben bir an afallamış, içim sıkışmış, soğuk, donuk, şaşkın bir yüz ifadesiyle neye uğradığımı şaşırırmış ne diyeceğimi bilememiş bir haldeyken geride duran okulun sabah karşılamasından sorumlu nöbetçi öğretmen bizi görmüş ve duymuş olmalı ki, bir hışımla yanımıza gelip küçük kızın kolundan tutarak içeri almak için çekiştirmeye başladı. Bir yandan da bana “Ya, annesi erken bırakıyor, geç alıyor, çalışıyor… Evet, bu tür olaylar var sanırım. Bize de anlatıyor” diye kısa bir açıklama yaptı.

Yanımda duran, bir yandan elimi tutan bir yandan bedenini bana iyice yaslayan küçük kızım benim duyduklarımı duymuş olacak ki ayakkabılarını çıkarmaya çalışıyor, bir yandan onun da bu duruma şahit olması içten içe canımı acıtıyordu…

Minik için belki de dün gece taze bir olay yaşanmış, sabahın ilk erken saatlerinde bir yardım çağrısında bulunmuştu kendince…

Şimdi kim bilir nerede, ne şartlarda devam ediyordur yaşamına…

Acaba güzeller güzeli annesi ile kahraman babası barışıp daha medeni bir ilişki yürütme kararı almışlar mıdır ya da yollarını ayırmış çocuğun velayeti anneye mi bırakılmıştır? Ya da her ikisi de bu gerçeklikle yüzleşip sessizliği mi tercih etmişlerdir?

Uzun yıllar yatalak olan Alzheimer hastası bir yakınım geliniyle yaşıyor. Yakın zamanda hasta, oğlunu, gelin de eşini kaybetti.

Kayınvalidesinin amansız rahatsızlığından sonra yaşamının çoğunu hastane işleri hariç evden dışarı adımını atmayan ve bir gün olsun bundan şikâyet etmeyen ya da benim kulağıma henüz düşmeyen bu hanımefendiyle geçtiğimiz günlerde mesajlaştık. Eşini kaybetmenin acısını hâlâ içinde yaşadığını, halk arasında üzüntü ya da stres anında ortaya çıktığı bilinen zona hastalığına yakalandığını anlattı… Bir ömrü kayınvalidesine bakmaya adamış bu hanımefendi, eşini kaybetmenin derin acısı ve üzüntüsüyle güçlü olmaya çalışıyor ve değiştiremeyeceği şeyler için sabır diliyordu…

Bizler acının, acılar bizim içimizden geçer! Su borusunun delinip güçlü bir tazyikle patlaması gibi günün birinde ilk aklımıza gelen elimizde bir bez pansuman yapmaktır fark etmeden.

Geçmişte yaşanmış, acısı içimizde hala saklı olgular karşısında; kanadımız kırık, yaşadığımız hayat hasta etmişse bizleri, ruhun gerilim hattında fazla enerjiyi taşıyamaması gibi… Tıp doktorumuzun ‘Bir de psikiyatri görsün!’ uyarısıyla uyanırız…

Bulunduğumuz sosyal çevrede kendimizi normal kabul ederiz ancak en yakınımızdakiler “Sen normal değilsin, normal insanlar gibi ol! Git bir psikoloğa, parasını ben vereceğim!” diye de suçlar. Bizler de eğer kendimizi anlama, tanıma yolunda kendimize yabancı, henüz kendimizle iş birliği yapmamışsak “Onlar haklı herhalde, belki de bende bir gariplik var…” diyerek bu can yakan sözlü tacizlere bazen cevap verir bazen savunmaya geçer bazen sessiz kalır, içimize atar bazen de “Tamam, değişeceğim!” der, bir arayışa gireriz.

DNA’larımızın farkı kadar yaşadığımız olaylar, verdiğimiz tepkiler, aldığımız yollar hepimiz için farklıdır.

“Gideyim bir psikoloğa, sorunlarımın köküne ineyim!” ya da “Alayım bir koçluk seansı, hayatım yeniden şekillensin!” diyemeyiz.

Burada öncelikle ihtiyaç sahibi bizler gerçekten destek almak ve taşıdığımız en derin duygularla yüzleşme arzusuyla kolay olmayan, zor, acı, hatta en meşakkatli kısmıyla baş başayızdır.

Salt farkında olmanın gücü bir değişim yaratabilecek kadar derinlere nüfus etmeyecektir.

Bu hemen hemen hiç olmaz.

İnsan ancak bir iç görüyü kemiklerinde hissettiği zaman ona sahip olur.

Ancak o zaman o iç görüyle hareket edip değişebilir…

Tavsiye0 recommendationPublié dans Blog
Picture of Aynur Güner
Aynur Güner
ACTP (Akredite Koç Eğitim Programı)

Post a comment

Bağışınız İçin Teşekkürler

Online ödeme

Aşağıda ki bağlantıya tıklayarak bağışınızı yapabilirsiniz.

GBB Kitap al

Aşağıda ki bağlantıya tıklayarak imzalı GBB kitabını sipariş ver.

havale/eft

GELECEK BUGÜN BAŞLAR DERNEĞİ

Banka
: HalkBank
İBAN: TR48 0001 2009 1470 0016 0000 16