Search
Close this search box.

KENDİNE HİÇ KOÇLUK YAPTIN MI?

Yakın zamanda bir kitap okudum. Kitabın yazarı bizlere sorular soruyor, kendimizi tanımamız adına oldukça önemli tavsiyelerde bulunuyordu. Bir süre sonra kitabın kapağını yavaşça kapattım ve gidip bir çay demledim. Çayım hazır olduğunda balkondaki masaya bir sandalye çekip oturdum. Karşıma da kendimi davet ettim. Masanın bir ucunda ben, diğer ucunda kendim…

İki şeker attım çayıma, sakince karıştırırken o sessizce izledi beni. Çayımdan bir yudum aldım ve derin bir nefes çektim. Balkondaki sardunyalarımın kokusu doldu ciğerlerime. O sırada, ‘Nasılsın?’ dedim sakince. Önce şaşırdı, beklemiyordu bu soruyu belli ki… Oysa ben hiç şaşırmadım bu tepkisine çünkü pek soran yoktu bu soruyu kendisine. 

‘İyiyim’ dedi. ‘Biraz anlatsana bana kendini!’ dedim karşımdaki kendime. Örneğin, “Sen kimsin?” 

Hemen bir cevap veremedi, gözlerini indirdi önüne, düşündü sanırım bir süre… Sessizliği hiç bozmadım. Derin bir nefes aldı ve başladı anlatmaya; “İki çocuk annesiyim, evli, kendi dünyasında yaşayan bir kadınım işte!” dedi. “Pek önemli bir yanım yok, sadece bu kadar!” diye de ekledi ve yine sustu.

“Sana önemli olmadığını düşündüren nedir?” diye sordum ben de.

“Sıradan bir insanım işte!” dedi.

“Standart işleri yapan, çocuk bakan, arada sosyalleşen, genelde koşturan, herhangi bir gelir kaynağı olmayan standart bir kadın!”

“Hiç bir yeteneğin yok mu senin?” diye sorarak biraz canını acıttım.

Gözlerinden anladım…

Bana bir an öfke ile baktı ve gözlerinin ardında kabaran saklı bulutları fark ettim. Yağmurlar yağmak üzereydi, anlamıştım.

“Var tabii!” dedi hemen telaşla.

“Mesela ben çok güzel şarkı söylerim; kendi ürettiğim masalları anlatırım çocuklarıma, bence fena da değiller.” diye de bir yorum yaptı.

“Harika!” dedim, “Ne kadar yaratıcı yeteneklerin var. Peki, sen kim olmak isterdin?”

Boğazı kurudu sanırım… Bir bardak su istedi benden. Hemen gidip getirdim. Bardağı evirdi çevirdi, iki yudum içti ve başladı anlatmaya; “Memnunum ben halimden. Güzel bir ailem var, mutluyum ancak küçük bir sorun var çözemediğim… Sanki bir şey eksik!”

“Olduğunu düşündüğün bu eksiklik sana tam olarak ne hissettiriyor?” dedim hemen arkasından… Cevap vermekte gecikmedi; “Bir görevim var ve ben bunu unutmuş gibi hissediyorum. Yarım kalan, tamamına erdiremediğim bir durum var ama o nedir bulamıyorum.” dedi.

“Çayım bitti, hava da çok güzel. Haydi, gel biraz dışarı çıkıp yürüyüş yapalım!” dedim. “Olur!” dedi. O da benim gibi içeride bunalmıştı anlaşılan. Çıktık dışarı ve biraz yürüdük, ardından denizin karşısında bulunan bir banka oturduk, ikimiz de sessizce…

“Kendini seviyor musun?” diyerek bozdum sessizliği…

“Seviyorum tabii!” diye yanıtladı hemen.

“Peki, en çok hangi yönünü seversin?” 

“Uyumlu bir insanım, girdiğim her ortama ayak uydurabilirim. Kurallara uyarım, söz dinlerim, sorumluluklarımı da yerine getiririm. Genelde ‘tamam’ derim!” dedi ve o an sesi düştü sanki. Kendini suçlu hissetmiş gibiydi…

“Sana girdiğin her ortama ayak uydurman gerektiğini düşündüren nedir?” diyerek araya girdim. Gözlerini ufuk çizgisine dikti ve “O zaman daha çabuk kabul edilirim!” diye sorumu yanıtladı.

“Kimler seni kabul etmeli mesela?”

“Ailem, arkadaşlarım, toplum işte! Herkes!” dedi.

“Ya kabul edilmezsen neler olur?” diye yeniledim sorumu. Bir süre durdu ve “Yalnız kalırım!” dedi omuzları düşük, sesi alçak bir halde…

Ardından önüne baktı ve başladı anlatmaya;

“Ben küçükken okuldaki arkadaşlarım benimle oynamak istemezlerdi. Sanırım beni sevmiyorlardı ya da istemiyorlardı. Bir gün öğretmenimiz bir proje verdi ve ben, tüm arkadaşlarıma ne istediyseler ‘tamam’ diyerek onlara kendimi kabul ettirdim. Artık teneffüslerde yalnız oturmuyordum. Bu fikri sevmiştim… Sonuçta ‘evet’ dersem bir sürü arkadaşım oluyordu.”

“Yorulmadın mı hiç evet demekten?” diye yeni bir soru ekledim sohbetimize…

Gözünden bir damla yaş süzüldü, dudakları titredi ve ‘çok’ dedi kısık bir sesle.

“Daha ne kadar süre sadece başkalarını memnun etmek için yaşayacaksın?” dedim.

Sustu… Anlamıştım çok derin bir yaraya dokunduğumu; “Ben eve gidiyorum, çok yoruldum!” dedi.

Ayağa kalkıp giderken ona sadece “Unutma! Daha çok cevaplayacak sorumuz ve farkına varacaklarımız var…” dedim. 

Kendim kalkıp gittiğime göre size sormak isterim;

“Daha ne kadar başkaları için yaşayacaksınız kalan yaşamınızı?”

Buyurun, cevap sırası sizde!

Önerilen1 recommendationPublié dans Blog

Picture of Gamze Toztekin
Gamze Toztekin
1) Temel Koçluk Eğitimi 2) Dijital pazarlama Eğitimi

Post a comment

Bağışınız İçin Teşekkürler

Online ödeme

Aşağıda ki bağlantıya tıklayarak bağışınızı yapabilirsiniz.

GBB Kitap al

Aşağıda ki bağlantıya tıklayarak imzalı GBB kitabını sipariş ver.

havale/eft

GELECEK BUGÜN BAŞLAR DERNEĞİ

Banka
: HalkBank
İBAN: TR48 0001 2009 1470 0016 0000 16